
Song
V.A
Gece Yolculuğu 3 / Şefaat 2 (Kıssadan Hisse)

0
Play
Lyrics
Uploaded by86_15635588878_1671185229650
Bu hadisin râvisi devamla der ki,
Sonra cehennemin kumandanı Mâlik,
gözünü sırat köprüsünün üzerinde,
kendilerine demirden çengeller,
kancalar takılarak bekletilen büyük günah sahiplerine çevirir.
Onların korkunç hallerini görünce zebanilere,
şu sırat köprüsünün üzerinde bekletilen eşkıyalar kimlerdir?
diye sorar.
Zebaniler, ey efendimiz,
onlar Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinden olup da
büyük günah işlemiş olanlardır derler.
Mâlik, cehennem dolmuş ve kapıları kapatılmıştır.
Sadece Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinden olup da
büyük günah işleyenler için bir kapı açık bırakılmıştır.
Ey zebaniler, onların yanlarına gidiniz,
hangi ümmetten olduklarını kendilerine sorunuz derler.
Bunun üzerine zebaniler onların yanlarına giderler.
Sizler, sizler hangi ümmettensiniz? diye sorarlar.
Sırat üzerinde bekletilen eşkıya güruhu,
kıyamet gününün dehşetinden ve korkusundan
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ismini unutarak,
bizler, bizler Kur'an okuyan ümmetleriz derler.
Zebaniler onların verdikleri cevabı Mâlik'e haber verirler.
Sonra Mâlik, zebanilerden her birine,
cehennemliklerden birini tutup cehennem yoluna indirmelerini emreder.
Bunun üzerine zebaniler, büyük günah sahiplerinin yanına gelerek,
sizlere ne oldu da peygamberinizden geri kaldınız ve sırat köprüsünü geçemediniz?
diye sorarlar.
Onlar da,
Bizler bir takım kavimlerdik.
Rabbimiz bizleri haram yemekten men etmişti.
Fakat bu yasakladıklarını dinlemeyip haramları yemiştik.
Bizleri içki içmekten men etmişti.
Bizler dinlemeyip içmiştik.
Bizleri zina etmekten men etmişti.
Ama bizler dinlemeyip zina etmiştik.
Bizlere,
bizlere,
namaz kılmayı emretmişti.
Ama bizler namaz kılmamış,
Allah'ın haklarına karşı gelmiştik.
İşte,
işte bunun için sırat üzerinden geçeceğimiz bir yol yoktur.
Ayaklarımıza demirden kancalar, çengeller takılmıştır derler.
Zebaniler, onların ayaklarındaki demir kelepçe ve çengelleri çözerler ve onlara,
şu yolda bizimle beraber yürüyünüz derler.
Ümmet-i Muhammed'in büyük günah sahipleri, Zebanilerle birlikte karanlık,
inişli yokuşlu, derin çukurlu, kötü, sıcak, az ışıklı, sisli ve dumanlı yolda bir müddet yürürler ve
''Vay başımıza gelenler, vay başımıza gelenler, bu yol ne kadar çetinmiş.'' derler.
Zebaniler de onlara hitaben,
''Ey miskinler,
ey şakiler, burası cehennem yoludur.'' derler.
Büyük günah sahipleri, bu sözü Zebanilerden işitince otururlar.
Bunun üzerine Zebaniler, onları yakalayıp sürüklerler.
Sürüklenirken, ''Vay başımıza gelenler, vay çekeceğimiz üzüntüler.''
Sırat üzerinde bekletilmemizden dolayı, yorgunluğumuz had safhaya ulaştı.
Artık, artık bizleri bırakın da rahatlayalım.
Diyerek, feryad-ı figan ederler.
O sırada, yüce ve münezzeh olan Allah tarafından,
''Ey Zebaniler cemaati, Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinin asilerine yumuşak davranın.
Oturmak isterlerse siz de onlarla oturun. Onlar kalkınca siz de kalkın. Zira cehennem eninde sonunda onları karşılayacaktır.'' diye mida gelir.
Bunun üzerine bir müddet otururlar.
Sonra, onları Zebaniler sürükleyip götürürler.
Nihayet, cehennemin üst tabakasına varınca, demirden siyah bir kapı bulurlar.
Bu tabakanın burçlarını, ateşin alevinin yalamakta olduğunu görürler.
Ayrıca, arazinin kaynayan kurşundan, tavanın kızgın bakırdan,
duvarlarının kükürt taşından olduğunu görürler.
Cehennemin kumandanı Malik, ateşten bir koltuğa oturmuş vaziyettedir.
Mahlukatın en büyüğü, en korkunç suratlısı olup da bu haliyle kendisini görecek dünya ahalisi,
onun korkusu ve endişesiyle hemen ölürler.
Sesinin de gök gürültüsü gibi olduğunu görürler.
Malik onlara bakarak,
''Ey Zebaniler!
Bu isyankarlar hangi ümmettendir?'' diye sorarlar.
Zebaniler, ''Efendimiz, bunlar Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetindendir.'' derler.
Bunun üzerine Malik, ''Sizlere yazıklar olsun!
Kur'an-ı Kerim'de yüce Allah'a isyandan, O'na karşı gelinmesinden sizi men eden bir ayet yok mu idi?'' derler.
Onlar da, ''Evet, evet vardı.
Vardı fakat bizim isyankarlığımız bizi yendi.
Bize galip geldi.
Biz sapık bir millet olduk.
İşittik ama asi olduk.
Karşı geldik.'' derler.
Bu kıssayı Allah'ın Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle devamla buyurmuştur.
O sırada Malik'e bir mektup getirilir.
İçinde, ''Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Yüce ve Hakim olan Zât'tan Cehennem'in kumandanı Malik'e.
Muhammed ümmetinin büyük günah sahiplerinden bir cemaat yanına gelmişlerdir.
Onlara azab eyle fakat yüzlerini siyahlandırma.
Çünkü onlar bazı vakitlerde namaz kılmışlardır.
Ayaklarına kelepçe vurma çünkü onlar camilere yürüyüp gitmişlerdir.
Ellerini bağlama.
Onlar dua ederken ellerini bana doğru açmışlardı.
Onlara kaynar su içirme.
Onlar Ramazan ayının orucunu tutmuşlardı.
Sadece onlara ayaklarıyla ateşe basmalarını emret.'' buyruğu yazılıydı.
Bunun üzerine Malik, ''Yalın ayak Cehennem'e giriniz.'' diye emreder.
Onlar da, ''Ya Malik!
Bizi serbest bırak da Cehennem'e girmeden önce nefislerimize karşı ağlayalım.'' derler.
Malik de, ''Ey Şakiler, bedbahtlar!
Eğer ağlamak size fayda verecekse ağlayınız.
Dünyada ağlayabilseydiniz size ebedi ateş dokunmazdı.'' der.
O zaman da yüce ve münezzeh olan Allah tarafından,
''Ya Malik!
Muhammed ümmetinin Şakilerini azarlama.
Onları Cehennem'e ve azaba sok.'' diye nida gelir.
Bunun üzerine Malik, ''Ey Şakiler güruhu!
Nidayı sizler de işittiniz.
Cehennem'e giriniz.
Artık sizin için kabul edilecek bir mazeret yoktur.'' der.
Ravi hadise devam ederek der ki,
''Sonra Muhammed'in ümmetinin asileri üç gruba ayrılırlar.
Gençler bir tarafta, ihtiyarlar bir tarafta, kadınlar da diğer tarafta olurlar.
Cehennem'in kumandanı Malik, onları toplu halde birden Cehennem'e sokar.
Onlar da Cehennem'in bir kısmının diğer kısmını yediğini görünce kaçarak geri dönerler.
Gençler! Eyvah! Eyvah! Genç yaşta başımıza gelenlere.
İhtiyarlar! Eyvah! İhtiyarlıkta başımıza gelenlere.
Kadınlar! Eyvah! Zayıf ve zarif bedenlerimizin başına gelenlere ve perdelerimizi çiğneyenlere.''
diye hasret ve üzüntülerini beyan eden vaveylalar koparırlar.
Sonra Cehennem'den bir dil çıkarak
onları yakalar ve hepsinin gözlerini kör eder.
Ateş dalga dalga onların aralarında dolaşır ve onlara isimleriyle
''Ey falanca kimse! Ey falanca kadın! Ben sizleri anasının evladını tanıdığı gibi tanıyorum.
Sen Allah'ın farzlarından bir farza zayi ettiğinde muhakkak ismini bu makamıma,
bu kelepçelerime, bu falanın işkence yeri, bu falancanın işkence aleti diye yazmışımdır.'' der.
Bunun üzerine Muhammed ümmetinin büyük günah sahipleri güçlerinin yettiği kadar feryat figan edip ağlaşırlar.
Cehennem de onlar için alevlerini kuvvetlendirmeye devam eder.
Sonra da bu asi ve mücrimler
''Neşhedü en lâ ilâhe illallah ve neşhedü enne Muhammeden Resûlullah''
''Biz kuvvetle inanır ve şehadet ederiz ki Allah'tan başka ilah, hak ilah yoktur.
Biz yine kuvvetle inanır ve şehadet ederiz ki Muhammed Allah'ın Resûlü'dür.'' derler.
Bunun üzerine Cehennem ateşi onlardan geri çekilir ve
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmeti ''Hararetime, azabıma tahammülü olmayan bir kavim, bir millettir.'' der.
Bunun üzerine Allah Celle Celaluhu tarafından ''Ey ateş yak, ey ateş hararetini artır, ey ateş ye ve sakın gevşeme.
Bana asi olanlara bugün azabım şiddetlidir.'' diye nida edilir.
Sonra Aziz ve Celil olan Allah ''Ya Malik, Cehennemi serbest bırak da onları birbirinden ayırsın.
Çünkü Cehennem onların her birinin layık oldukları azabı annenin çocuğunu tanımasından daha kuvvetli tanıyor.'' diye buyurur.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimiz şöyle devam eder.
Cehennem bu asilerin üzerine hücum eder.
Onlardan bazılarını ateş göğsünü yakana kadar yakar.
Onlardan bazılarını dizlerine kadar yakar.
Onlardan bazılarını da ateş göbeğine kadar yakar.
Ateş nihayet yüzlerine yaklaşınca yüce ve münezzeh olan Allah ''Ey ateş, ey cehennem!
Bana secde eden yüzlerden geri çekil. Artık secde yerlerini yakmana izin yok.'' diye buyurur.
Bundan sonra ateş onları yakar, derilerini pişirir, damarlarını keser de azabın şiddetinden asilerin sesleri, sadaları kesilerek kalırlar ve böylece Allah'ın dilediği kadar baygın kalırlar.
Bunun üzerine celal ve azameti yüce olan Cebbar Allah ''Ya Malik, ne oldu? Artık Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinin şakilerinin seslerini duymuyorum.'' diye buyurur.
''Ey Allah'ım, ey Yüce Efendim! Cehennem onların etlerini yemiş ve yakmış, bitirmiştir. Derilerini pişirmiş, damarlarını kesip doğramıştır.
Ateş tabakalarının arasında sadece ayakları kalmıştır.''
Bunun üzerine yüce ve münezzeh olan Allah ''Ya Malik, kafirlerin azaplarını yenile.'' buyurur.
Bu emir gereğince Malik cehenneme öyle sert bir nara atar ki, bu sebeple ateşin üstü altına, altı da üstüne döner.
Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem,
Allah aleyhi ve sellemin ümmetinin asileri, kafirlerin feryatlarını, onlara vurulan kamçıların, kırbaçların seslerini işitince koşarak cehennemin tabakaları arasına doğruca kaçışırlar ve
''Ya Malik, ya Malik bize de azabı yenilemek mi istiyorsun?'' derler.
''Malik, sizin hakkınızda bir şey ile emredilmedin.'' der.
Onlar ''Ya Malik, bize merhamet etmez misin?''
derler.
''Malik, size nasıl merhamet edebilirim? Erhamürrahimin olan Allah sizi gazaplandırmıştır.'' der.
Onlar da ''Ey merhametlilerin en merhametlisi, ne olur bize merhamet eyle.
Cehennem derilerimizi pişirdi, damarlarımızı kesti, gözlerimizi kör etti, kemiklerimizi simsiyah kömür gibi etti.
''Ey merhametlilerin en merhametlisi, bize merhamet eyle.'' diye yalvarırlar.
''Malik, ihlas ve şehadet kelimesi nerede? Sizden her kim bu kelime üzere ölürse, o kelime ile yüce ve münezzeh olan Allah'a yalvarsın ve ondan yardım istesin.'' der.
Bunun üzerine Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinin asileri hep birden
''Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resulullah'' diyerek şehadet kelimesini yüksek sesleriyle söylemeye başlarlar.
Bu sesleri Hz. Fatıma Hazretleri işitir ve ''Ben, cehennemin ateş tabakaları arasından gelen babamın ümmetinin seslerini işitmekteyim.'' der.
Allah'ın sözünü Cebrail aleyhisselam işitince ''Muhakkak ki ben bunu Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme bildireceğim.'' der.
Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah-u Teala
''Ya Cebrail, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinin asilerinin kelime-i tevhid ile bana feryad-ı figanları yükselip duruyor.
Ya Cebrail, git, cehennemin kumandanı Malik'e Muhammed ümmetinin azabını hafifletmesini emret.'' diye buyurur.
Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam Malik'e giderek ''Ya Malik, Rabbin sana Muhammed ümmetinin büyük günah sahiplerinin üzerindeki cehennemin kapılarını açmanı ve azaplarını hafifletmeni emrediyor.'' der.
Malik cehennemin kapısını açar, Cebrail aleyhisselam da onları görünce cehennemdeki hallerine üzülerek ağlar.
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinin asileri ''Ey merhametli kalbi olan melek, sen kimsin? Kabirlerimizden çıktığımızdan beri burada senden başka merhametli kimse görmedik.'' derler.
Cebrail aleyhisselam
''Ben Cebrail'im, ben peygamberiniz Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme risaleti indiriyordum.'' der.
Onlar ''Ey dostumuz Cebrail, cehennemin bize ettiklerini görmez misin?'' derler.
Cebrail aleyhisselam
''Muhakkak ki peygamberiniz sizin halinizi bilmiyor. Ona bir hacetiniz veya bir pusulanız var mı?'' der.
Onlar da
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi görünce ona selamımızı ulaştır, halimizi bildir ve ona ''Kafirler, bize İslam'ın bir faydası olmadığını, cehennemde beraber olduğumuzu söyleyerek bizi ayıplıyorlar.'' derler.
Cebrail aleyhisselam gelerek yüce ve münezzeh olan Allah'ın manevi huzurunda durur.
Yüce ve münezzeh olan Allah ona ''Ya Cebrail, Şakiler sana ne söylediler?'' buyurur.
Onlar bana ''Peygamberleri Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme götürmek üzere şöyle ve şöyle bir haber gönderdiler.'' der.
Yüce ve münezzeh olan Allah Cebrail'e ''Onların elçilik görevini tebliğ et.'' buyurur.
Cebrail aleyhisselam gelerek
Cennetin kapısı önünde durur.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de beyaz inciden bir saray olan vesile makamında, elinde kâse, başında keramet tâcı olarak oturmaktadır.
Sağında Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim aleyhisselam ile, Hz. Ali bin Ebu Talib ile, Hz. Hasan ve Hüseyin, Allah onlardan razı olsun.
Sol tarafında da Hz. Salih, Hz. Şuayb, Hz. Yunus, Hz. Yakub aleyhisselam ve diğer peygamberler bulunmaktadır.
Önünde de Davud aleyhisselam zebur okumakta, mü'minler de etrafında sevinç ve neşe içinde bulunmaktaydılar.
O sırada Cebrail aleyhisselam, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme ümmetinin asilerinin görmüş olduğu azaplardan dolayı ağlıyordu.
İbrahim aleyhisselam aleyhisselam ile, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme ümmetini okuyarak nida eder ve ''Esselamu aleyke ya Muhammed'' der.
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de ''Ey kardeşim Cebrail, sana da selam olsun'' der.
Cebrail aleyhisselam ''Ey Allah'ın Resûlü, bana yaklar, kanadımı kalbinin üzerine koyayım da korkmayasın'' der.
Allah'ın Resûlü'nün kalbi üzerine Cibril-i Emin,
Allah'ın Resûlü'nün kanadını koyup ''Ya Muhammed, sen cennette zevkü sefalar içinde yaşıyorsun ama,
ama senin ümmetinden bir cemaat cehennemde azab içindeler, sana selam söylediler ve senden şu ve şu dilekleri var'' derler.
Bunun üzerine Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme ''Ey kardeşim Cebrail, onlar nerede?'' dedikten sonra,
mübarek başındaki keramet tacı, elindeki cennet şarabı kâsesi düşer ve ''Ey peygamberler cemaati, beni takip ediniz'' diye nida eder.
O sırada Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin önüne burak getirilir.
Ama Allah'ın Resûlü ''Ümmetim cehennemde ateş tabakalarının arasında azap çekerlerken, ben burakı ne yapayım?'' der.
Müteakiben Allah-u Teala tarafından ''Ey veliler ve nebiler cemaati, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte siz de bininiz'' diye nida edilir.
Bunun üzerine onlar da Allah'ın Resûlü ile yola çıkarlar.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz önde, onlar arkada arş âlânın altına gelirler.
Peygamber Efendimiz önde, diğer peygamberlerle veliler arkada secdeye kapanırlar.
Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah ''Ya Muhammed, başını kaldır ve iste. İstediğin sana verilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek.
Burası ibadet, rükû ve secde yeri değildir. Burası saadet ve varlık yeridir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yüce Allah ''Ya Rab, ümmetimi istiyorum. Ya Rab, ümmetimi istiyorum.
Sen bana ümmetimin hakkında beni mahzun etmeyeceğine dair söz vermemiş miydin? Bana taahhütte bulunmamış mıydın?'' diye seslenip niyaz eder.
Aziz ve celil olan Allah da ''Ya Muhammed,
onlar öyle kavimler, öyle insanlar ki, onlara marufu, iyi ve güzel şeyleri emretmiştim de, onlar da bana âsî gelmişlerdi.
Onları kötü ve çirkin şeylerden men etmiştim, onlar bana karşı gelip isyan etmişlerdi.
Dünyada ne günahlardan ne de haramlardan dolayı bana tevbe etmemişlerdi.
Ben ise bugün onlar hakkında senin şefaatini bekliyorum ve şefaat ediyorum.''
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Ya Cebrail, sen ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem beraber cehennemin kumandanı Malik'e gidin ve ona ''Ya Malik,
Kalbinde zerre kadar imanı olanları cehennemden çıkar, deyin ve emrimi tebliğ edin.'' diye buyurur.
Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Cebrail aleyhisselam ile birlikte kendisini bütün peygamberler ve veliler de arkada olmak üzere giderek Malik'in yanına varırlar.
Cebrail aleyhisselam
Ya Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem
Sen yerinde dur, çünkü sen cehennemde olan ümmetini görmeye, onların korkunç hallerine bakmaya tahammül edemezsin, der.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de
Ya Cebrail, beni bırak da ümmetimin asilerine cehennemin ne yaptığını göreyim, der.
Bundan sonra
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimiz yürüyüp giderken cehennemdeki şakilerin sabi çocukları onu karşılarlar.
Ona takılıp ağlaşarak önünde ve arkasında koşarlar.
Ey Allah'ın Resulü, annelerimiz ve babalarımız cehenneme girdiler, ne olur onlara yardım et, derler.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de
Bugün Yüce Allah dağılmış olan sizleri bir araya getirir.
Birbirinize kavuşturur inşallah, diye buyurur.
Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz süratle Malik'in tarafına doğru gider.
Malik, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i görünce ondan utanarak yüzünü öte tarafa çevirir. Ona
Ey Yüce Efendim, ey Muhammed, ne olur beni ayıplama, çünkü ben bir emir kuluyum, der.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de
Ya Malik, ümmetimin halini bana anlat, durumları nasıldır, der.
Malik, ateşin etlerini yedi, yakıp kül etti, kemiklerini simsiyah kömür haline getirdi, derilerini paramparça ettiği insanların hali nice olur ki, der.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de
Ya Malik, cehennem tabakalarını aç, açta ümmetimi göreyim, der.
Bunun üzerine Malik, cehennemin kapılarını açar.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz cehenneme doğru bakınca, cehennem ona
Ey Muhammed, yanımdan çekil, yanımdan çekil, çünkü ben sana, sen de bana haram edildin, der.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de
Ya Cebrail, cehennemde olan ümmetimi görmek istiyorum, der.
Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam kanadını ona doğru uzatınca,
Peygamber Efendimiz ümmetine doğru bakar ve hepsinin kömür haline geldiğini görür.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz onları,
Ey ümmetim, Ey ümmetim diye çağırır.
Sizin karşılaştığınız azap,
Bana ağır geliyor, tahammül edemiyorum der.
Asiler de birdenbire Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimizi karşılarında görünce
gözyaşları dökerler birbirlerine.
Buraya yanımıza geliniz, buraya yanımıza geliniz.
Rabbimiz bizi bağışlamış, işte Peygamberimiz yanımıza geldi diye nida ederler.
Bundan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz,
Ya Malik, onları cehennemden çıkar der.
Bunun üzerine Malik, onları kömürleşmiş odun yığını gibi yığın yığın cehennemden çıkarır.
Bazıları hemen orada kendisini bekleyen çocuğunu görür ve
Evladım yanıyorum bana su içir der.
Çocuk da, yanımdan çekil, sen benim babam değilsin.
Babamın yüzü senden güzel.
Güzeldi diyerek su vermeyi reddeder.
O adam, oğlum ben senin babanım.
Fakat cehennem ateşi şeklimi değiştirdi.
Rengimiz timsiyah yaptı der.
Cehennem ehli kadınlar da çocuklarını görünce,
Evladım yanıyorum su testisinden bana bir yudum su ver de içeyim der.
Çocuk yine, defol yanımdan, sen annen falan değilsin.
Annemin yüzü senin yüzünden güzeldi.
Diyerek reddeder.
Kadın da, evladım, evladım ben senin annenim.
Fakat cehennem ateşi rengimi kömür gibi simsiyah etti.
Güzel şeklimi çirkinliğe çevirdi der.
Bu korkunç manzara, sahibi çocuklarını annelerinden, babalarından ürkütür.
Bu sırada, aziz ve celil olan Allah tarafından,
Ya Cebrail, onların değişen şekillerinin,
Siyahlaşan simalarının yeniden güzelliklerine kavuşmaları için,
Onları hayat ırmağına at diye nida edilir.
Cebrail aleyhisselam da onları yığın yığın hayat ırmağına atar.
Hayat suyu onların üzerlerinden aktıkça,
Bu su onların vücutlarındaki yanıkları temizler.
Yüzlerini bembeyaz eder.
Etlerini, kemiklerini, derilerini,
Ve saçlarını yeniden bitirir.
İşte o vakitte çocuklar annelerini,
Babalarını tanıyarak yanlarına gelirler.
Hayat suyuna atılan bu cehennem zedeler,
Hayat suyundan Hz. Yusuf aleyhisselamın güzelliğinde,
Hz. Adem aleyhisselamın uzunluğunda,
Hz. İsa aleyhisselamın yaşında,
Fakat alımlarında,
Bunlar Rahmanın, Allah'ın ateşten azat ettiği cehennemliklerdir.
Sözü yazılı olarak çıkarlar.
Sonra melekler onlara cennetten elbiseler getirirler.
Onlar da sudan çıkınca bu elbiseleri giyerler.
Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz onları alarak,
Yüce ve münezzeh olan Allah'ın manevi huzuruna getirir.
Onlar da Aziz ve Celil olan Allah'ın huzurunda şükür secdesine kapanırlar.
Aziz ve Celil olan Allah da onlara,
Ey kullarım! Cehennem ateşini nasıl gördünüz? diye sorar.
Onlar da,
Ey Rabbimiz! Çok kötü bir yer ve çok kötü bir mekan derler.
Aziz ve Celil olan Allah onlara,
İşte burası bana isyan edenlerin,
Günah işlemekle bana meydan okuyup emrime karşı gelenlerin cezalandırıldıkları yerdir.
Çünkü ben,
Çünkü ben sizi günahlara karşı cezalandırırım.
Kelime-i Tevhid'den dolayı da size merhamet ettim.
Allah'tan başka hak ilah yoktur.
Muhammed de Allah'ın Resulüdür diyerek,
Kelime-i Şehadet inancı üzere ölen kimseyi muhakkak,
Cehennemde ebedi bırakmayacağım.
diye buyurur.
İşte o anda kafirler,
Ne olurdu biz de,
O Peygamberin mahiyetinde Allah'a bir yol edinseydik.
Furkan Suresi 27. Ayet-i Kerime
Sözünü söyleyerek pişmanlık gösterirler.
Bundan sonra,
Kafirlerin üzerine cehennemin kapıları kapatılır.
Hatta hava alacak bir yer bile bırakılmaz.
Bir münadi,
Ey Cehennem ahalisi!
Ebedisiniz!
Artık ölüm yoktur!
Ey Cennet ahalisi!
Siz de ebedisiniz!
Artık size de ölüm yoktur!
diye nida eder.
Sonra cehennemden çıkarılan Müslümanlar,
Peygamber ile birlikte dönerler.
Allah'ın Resulü,
Onları cennete koyar.
Yüce ve münezzeh olan Hak Teala da,
Onlara,
Cennette oturacakları bir takım makamlar,
Menziller ihsan buyurur.
Derken,
Cennet ahalisi birbirine,
Haydin,
Rahmanın ateş azatlıkları olan cehennemliklerin yanına gidelim,
Onlarla biraz gönül eğlendirelim,
İçlerimiz açılsın derler.
Bölük bölük gelerek,
Onlara merakla bakarlar.
Her insan,
Onlara,
Hangi günah üzere Allah'ın kendilerini cehenneme soktuğunu sorar.
Onlar da gelenlere,
Günahlarını anlatırlar.
Sonra,
Cehennemden çıkarılarak,
Cennete girenler,
Yaşamaya devam ederler.
Ve bu alametleriyle tanınırlar.
Nihayet bu insanlar,
Bundan rahatsız olurlar.
Ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin yanına gelerek,
Ey Allah'ın Yüce Peygamberi!
Cennet ahalisi bizleri,
Bu alametlerimizle tanıyor.
Bizler de bundan utanıyoruz.
İstiyoruz ki,
Aziz ve Celil olan,
Cebbar Allah'ın nezninde,
Bizim için şefaat edesin de,
O da,
Bizden bu alametleri gidersin,
Derler.
Bunun üzerine,
Yüce ve münezzeh olan Allah,
Bir beyaz buluta emreder.
Bulut da onlara yağmur yağdırarak,
Yüzlerinden bu alametleri giderir.
Sonra Cebrail aleyhisselam,
Muhakkak ki,
Rabbiniz sizi,
Ziyaretine davet ediyor,
Der.
Onlar da,
Sidret-i Müntehada hazır vaziyette,
Dururlar.
Derken Cibril-i Emin,
Yanında altından bir takım fındıklarla beraber,
Yanlarına gelir.
Ve onlardan her birine,
Bir fındık verir.
Bu altın fındıklar,
Allah'ın izniyle açılır.
İçinden ebedi olan vildanlar,
Atlas ve ipekli mendillerle beraber,
Ceylan gözlü huriler çıkarak,
Hazır olanların gözlerinin önünde yürüyüp,
Hizmet etmeye başlarlar.
Onlara altından ve gümüşten kürsüler vardır.
Yüce Allah'ın nezdindeki mertebeleri ve makamları miktarınca,
Nurdan minberler kurulur.
Onlar da,
Bu kürsüler üzerinde otururlar.
Bir takım insanlar da,
Misk'ten kum tepelerinin üzerine otururlar.
Her birinin başının üzerinde,
Dört dalı olan bir ağaç bulunur.
Bu ağaçların,
Misvak ağaçları olduğu söylenir.
Ağacın her dalında,
Kendisi inciden,
Boynu mercandan,
Kuru yakuttan kuşlar olur.
Bu kuşlar,
Çeşitli lisanlarla ötüşerek,
Yüce Allah'ı tesbih ederler,
Oynaşırlar.
O ağaçların altında oturanların üzerlerine,
Misk ve amber dökülür.
Sonra Yüce Allah,
Ya Cebrail,
Nurdan ibaret olan perdelerimi kaldır da,
Dostlarım keremli yüzümü,
Zat-ı ahadiyetimi,
Mekansız ve şekilsiz olarak görsünler,
Buyurur.
Sonra da,
Size selam olsun ey dostlarım,
Ben sizden razıyım,
Siz de razı mısınız?
Buyurur.
Sonradan cennete giren,
Cennet ahalisi de,
Elbette razıyız.
Bize cennet vaadinde sadık olan,
Bizi cennetten neresini dilersek konmak üzere,
Bu yere mirasçı yapan Allah'a hamdolsun,
İyi amel ve harekette bulunanların mükafatları,
Ne güzel.
Üzümer Suresi 74. Ayet-i Kerime
Sözünü söylerler.
Sonra,
Kırmızı yakuttan atları olan melekler,
Her bir meleğin yanında,
Yetmiş hizmetkar oğlanı olmak üzere,
Ellerinde reyhan demetleri,
Camdan buhurdanlıklarla,
Arkalarından buhurlayan,
Yetmiş hizmetçi kızları,
Yine ellerinde,
İçlerinde ziynet eşyası,
Yeşil, kırmızı, sarı elbise ve beraberinde,
Yetmiş altın kap bulunan,
Yetmiş oğlan ve kızı getirirler.
Bu getirilen oğlan ve kızlar,
Cehennemden azat edilerek,
Cennete gelenlere,
Ey yüce efendilerimiz,
Hangi şey sizi bize kavuşmaktan geciktirdi?
Diye sorarlar.
Sonradan cennete giren bu zatlar da,
Biz sırat köprüsünde alıkonulmuştuk,
Nihayet yüce Rabbimiz bizi affetti,
Serbest bıraktı derler.
Bunun üzerine,
Sonradan cennete girenlerle,
Hizmetçileri ve evlatları,
Birbiriyle kavuşmanın sevincini paylaşırlar.
Sonra,
Yüce ve münezzeh olan Allah,
Onların yanına,
Meleklerle beraber hizmetçilerini,
Ve evlatlarını gönderir.
Şöyle ki,
Melekler,
Yanlarında,
Sonradan cennete girenlerin hizmetçileri,
Ve evlatları olduğu halde gelerek,
Onlara selam verirler.
Cennete girmelerinden dolayı,
Kendilerini tebrik ederler.
Daha sonra,
Melekler yanlarına gelmek için,
İzin isterler.
Onlar da izin verince,
Melekler ellerinde bir takım tabaklar,
Ve her tabağın içinde de,
Altın kilitlerle kilitlenmiş,
Kırmızı yakuttan kutular bulunan,
Hediyelerle yanlarına gelirler.
Melekler,
Ziyaretine geldikleri bu mümine,
Aç bakalım şu kutuyu,
İçinde ne var,
Bakalım,
Derler.
Onlar bu kutuyu açınca,
İçinden beyaz ipekten,
Bir kumaş çıkar.
Ortasında da,
Işık saçan bir inci bulunur.
İnci de ikiye ayrılır.
İçinden,
Ceylan gözlü bir,
Huri kızı çıkar.
Veli,
Yani mümin kimse de,
Arzu ve iştiyakla,
Bu huri kızına hayran hayran bakar.
Bunun üzerine,
Melekler o zaten.
Bu ceylan gözlü huridir.
Onunla evlen.
Çünkü,
O senin,
Sen de onunsun.
Derler.
O zat,
Bu kızın elinden tutarak,
Onu beyaz gümüş kubbe sarayına götürür.
Bu sarayda,
Yetmiş dünya ömrü kadar,
Uzun müddet beraber yaşarlar.
Cehennemden çıkarılan,
Bu azatlıların güzellikleri artırılır.
Cariyelerin de,
Dünyadan mümine olarak giden hanımların da,
Cennet hurileri üzerine güzellikleri yetiştirir.
Yetmiş kat artırılır.
Cehennemden çıkarılan bu azatlıların,
Hurilerden başka hanımları,
Yani dünya hanımları olmaz.
Zira,
Dünya hanımlarından,
Oruç tutanların,
Namaz kılıp ibadet edenlerin,
Hurilere karşı güzellikleri,
Yetmiş kat üstün olur.
Onun için,
Dünyadan mümin olarak ayrılarak,
Cennete giden hanımlar,
Hayır yarışında öne geçip kazanan,
Ve Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlara ait olacaklardır.
Çünkü,
Onlar hakkında Yüce Allah,
Artık onlar için,
Yapmakta oldukları hasenatlarına bir mükafat olarak,
Gözlerin aydın olacağı nimetlerden,
Neler gizlenmiş olduğunu kimse bilemez.
Secde suresi 17. ayet-i kerime buyurmuştur.
Yüce Allah,
Bizleri ve sizleri,
Mukarrabinden,
Yakin ehlinden,
Hak yarışında öne geçenlerden,
Ve Allah'a yaklaştırılanlardan eylesin.
Bizleri ve sizleri,
Peygamberlerin sonuncusu,
Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin hürmetiyle,
Elim azaptan muhafaza eylesin.
Amin.
Ya Rabbel alemin.
Tek olan Allah'a hand olsun.
Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e,
Güzel ve temiz hanedanı ehli beytine,
Kıyamet gününe kadar,
Salat ve selam olsun.
Hiç şüphesiz,
Allah ve melekleri,
Peygambere salavat indiriyorlar.
Onu destekliyorlar.
Ey müminler,
Siz de ona salavat söyleyin.
Onu maddi manevi destekleyin.
Ve ona selam verin.
Biat edin.
Emrine hazırız ya Rabbi.
Allah'ım,
Efendimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve selleme,
Ve onun ehli beyt ve ashabına,
Öyle bir selavat indir ki,
Onunla bizi,
Her türlü afet ve korkunç durumlardan kurtarasın.
Bütün ihtiyaçlarımızı onunla gideresin.
Onunla bizi,
Bütün kötülüklerden temizleyesin.
Ve derecemizi yükseltesin.
Bizi,
Hayatta ve ölümden sonra,
Her türlü hayır ve iyiliğin,
Nihai hedeflerine ulaştırasın.
Bütün dua ve isteklere cevap veren Allah'ım,
Kabul et.
Bütün hamd,
Alemlerin Rabbi olan Allah'ındır.
Allah'ım,
Efendimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme,
Sonsuz salavat indir ki,
O,
Senin nurlarının denizidir.
Sırlarının madenidir.
Lütuf ve inayetinin ta kendisidir.
Hidayetinin güneşidir.
Memleketinin gülüdür.
Huzuruna gelmenin rehberidir.
Kulun ve sevgilindir.
Elçindir.
Ümmi olan peygamberdir.
Keza,
Bütün al ve ashabına,
Sana yakındır.
Bütün büyük meleklere,
Gökler ve yerdeki salih kullarına da,
Allah,
Bizden ve onlardan razı olsun.
Bütün hamd,
O'nundur.
Allah'ım,
Zakirler zikrettikçe,
Gafiller gafil kaldıkça,
Her an ve her zaman,
Binler salat ve selam indir.
Her salavat hakkı için bize,
Mağfiret,
Rahmet ve lütuf ile,
Merhamet et.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Sonra cehennemin kumandanı Mâlik,
gözünü sırat köprüsünün üzerinde,
kendilerine demirden çengeller,
kancalar takılarak bekletilen büyük günah sahiplerine çevirir.
Onların korkunç hallerini görünce zebanilere,
şu sırat köprüsünün üzerinde bekletilen eşkıyalar kimlerdir?
diye sorar.
Zebaniler, ey efendimiz,
onlar Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinden olup da
büyük günah işlemiş olanlardır derler.
Mâlik, cehennem dolmuş ve kapıları kapatılmıştır.
Sadece Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinden olup da
büyük günah işleyenler için bir kapı açık bırakılmıştır.
Ey zebaniler, onların yanlarına gidiniz,
hangi ümmetten olduklarını kendilerine sorunuz derler.
Bunun üzerine zebaniler onların yanlarına giderler.
Sizler, sizler hangi ümmettensiniz? diye sorarlar.
Sırat üzerinde bekletilen eşkıya güruhu,
kıyamet gününün dehşetinden ve korkusundan
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ismini unutarak,
bizler, bizler Kur'an okuyan ümmetleriz derler.
Zebaniler onların verdikleri cevabı Mâlik'e haber verirler.
Sonra Mâlik, zebanilerden her birine,
cehennemliklerden birini tutup cehennem yoluna indirmelerini emreder.
Bunun üzerine zebaniler, büyük günah sahiplerinin yanına gelerek,
sizlere ne oldu da peygamberinizden geri kaldınız ve sırat köprüsünü geçemediniz?
diye sorarlar.
Onlar da,
Bizler bir takım kavimlerdik.
Rabbimiz bizleri haram yemekten men etmişti.
Fakat bu yasakladıklarını dinlemeyip haramları yemiştik.
Bizleri içki içmekten men etmişti.
Bizler dinlemeyip içmiştik.
Bizleri zina etmekten men etmişti.
Ama bizler dinlemeyip zina etmiştik.
Bizlere,
bizlere,
namaz kılmayı emretmişti.
Ama bizler namaz kılmamış,
Allah'ın haklarına karşı gelmiştik.
İşte,
işte bunun için sırat üzerinden geçeceğimiz bir yol yoktur.
Ayaklarımıza demirden kancalar, çengeller takılmıştır derler.
Zebaniler, onların ayaklarındaki demir kelepçe ve çengelleri çözerler ve onlara,
şu yolda bizimle beraber yürüyünüz derler.
Ümmet-i Muhammed'in büyük günah sahipleri, Zebanilerle birlikte karanlık,
inişli yokuşlu, derin çukurlu, kötü, sıcak, az ışıklı, sisli ve dumanlı yolda bir müddet yürürler ve
''Vay başımıza gelenler, vay başımıza gelenler, bu yol ne kadar çetinmiş.'' derler.
Zebaniler de onlara hitaben,
''Ey miskinler,
ey şakiler, burası cehennem yoludur.'' derler.
Büyük günah sahipleri, bu sözü Zebanilerden işitince otururlar.
Bunun üzerine Zebaniler, onları yakalayıp sürüklerler.
Sürüklenirken, ''Vay başımıza gelenler, vay çekeceğimiz üzüntüler.''
Sırat üzerinde bekletilmemizden dolayı, yorgunluğumuz had safhaya ulaştı.
Artık, artık bizleri bırakın da rahatlayalım.
Diyerek, feryad-ı figan ederler.
O sırada, yüce ve münezzeh olan Allah tarafından,
''Ey Zebaniler cemaati, Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinin asilerine yumuşak davranın.
Oturmak isterlerse siz de onlarla oturun. Onlar kalkınca siz de kalkın. Zira cehennem eninde sonunda onları karşılayacaktır.'' diye mida gelir.
Bunun üzerine bir müddet otururlar.
Sonra, onları Zebaniler sürükleyip götürürler.
Nihayet, cehennemin üst tabakasına varınca, demirden siyah bir kapı bulurlar.
Bu tabakanın burçlarını, ateşin alevinin yalamakta olduğunu görürler.
Ayrıca, arazinin kaynayan kurşundan, tavanın kızgın bakırdan,
duvarlarının kükürt taşından olduğunu görürler.
Cehennemin kumandanı Malik, ateşten bir koltuğa oturmuş vaziyettedir.
Mahlukatın en büyüğü, en korkunç suratlısı olup da bu haliyle kendisini görecek dünya ahalisi,
onun korkusu ve endişesiyle hemen ölürler.
Sesinin de gök gürültüsü gibi olduğunu görürler.
Malik onlara bakarak,
''Ey Zebaniler!
Bu isyankarlar hangi ümmettendir?'' diye sorarlar.
Zebaniler, ''Efendimiz, bunlar Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetindendir.'' derler.
Bunun üzerine Malik, ''Sizlere yazıklar olsun!
Kur'an-ı Kerim'de yüce Allah'a isyandan, O'na karşı gelinmesinden sizi men eden bir ayet yok mu idi?'' derler.
Onlar da, ''Evet, evet vardı.
Vardı fakat bizim isyankarlığımız bizi yendi.
Bize galip geldi.
Biz sapık bir millet olduk.
İşittik ama asi olduk.
Karşı geldik.'' derler.
Bu kıssayı Allah'ın Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle devamla buyurmuştur.
O sırada Malik'e bir mektup getirilir.
İçinde, ''Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Yüce ve Hakim olan Zât'tan Cehennem'in kumandanı Malik'e.
Muhammed ümmetinin büyük günah sahiplerinden bir cemaat yanına gelmişlerdir.
Onlara azab eyle fakat yüzlerini siyahlandırma.
Çünkü onlar bazı vakitlerde namaz kılmışlardır.
Ayaklarına kelepçe vurma çünkü onlar camilere yürüyüp gitmişlerdir.
Ellerini bağlama.
Onlar dua ederken ellerini bana doğru açmışlardı.
Onlara kaynar su içirme.
Onlar Ramazan ayının orucunu tutmuşlardı.
Sadece onlara ayaklarıyla ateşe basmalarını emret.'' buyruğu yazılıydı.
Bunun üzerine Malik, ''Yalın ayak Cehennem'e giriniz.'' diye emreder.
Onlar da, ''Ya Malik!
Bizi serbest bırak da Cehennem'e girmeden önce nefislerimize karşı ağlayalım.'' derler.
Malik de, ''Ey Şakiler, bedbahtlar!
Eğer ağlamak size fayda verecekse ağlayınız.
Dünyada ağlayabilseydiniz size ebedi ateş dokunmazdı.'' der.
O zaman da yüce ve münezzeh olan Allah tarafından,
''Ya Malik!
Muhammed ümmetinin Şakilerini azarlama.
Onları Cehennem'e ve azaba sok.'' diye nida gelir.
Bunun üzerine Malik, ''Ey Şakiler güruhu!
Nidayı sizler de işittiniz.
Cehennem'e giriniz.
Artık sizin için kabul edilecek bir mazeret yoktur.'' der.
Ravi hadise devam ederek der ki,
''Sonra Muhammed'in ümmetinin asileri üç gruba ayrılırlar.
Gençler bir tarafta, ihtiyarlar bir tarafta, kadınlar da diğer tarafta olurlar.
Cehennem'in kumandanı Malik, onları toplu halde birden Cehennem'e sokar.
Onlar da Cehennem'in bir kısmının diğer kısmını yediğini görünce kaçarak geri dönerler.
Gençler! Eyvah! Eyvah! Genç yaşta başımıza gelenlere.
İhtiyarlar! Eyvah! İhtiyarlıkta başımıza gelenlere.
Kadınlar! Eyvah! Zayıf ve zarif bedenlerimizin başına gelenlere ve perdelerimizi çiğneyenlere.''
diye hasret ve üzüntülerini beyan eden vaveylalar koparırlar.
Sonra Cehennem'den bir dil çıkarak
onları yakalar ve hepsinin gözlerini kör eder.
Ateş dalga dalga onların aralarında dolaşır ve onlara isimleriyle
''Ey falanca kimse! Ey falanca kadın! Ben sizleri anasının evladını tanıdığı gibi tanıyorum.
Sen Allah'ın farzlarından bir farza zayi ettiğinde muhakkak ismini bu makamıma,
bu kelepçelerime, bu falanın işkence yeri, bu falancanın işkence aleti diye yazmışımdır.'' der.
Bunun üzerine Muhammed ümmetinin büyük günah sahipleri güçlerinin yettiği kadar feryat figan edip ağlaşırlar.
Cehennem de onlar için alevlerini kuvvetlendirmeye devam eder.
Sonra da bu asi ve mücrimler
''Neşhedü en lâ ilâhe illallah ve neşhedü enne Muhammeden Resûlullah''
''Biz kuvvetle inanır ve şehadet ederiz ki Allah'tan başka ilah, hak ilah yoktur.
Biz yine kuvvetle inanır ve şehadet ederiz ki Muhammed Allah'ın Resûlü'dür.'' derler.
Bunun üzerine Cehennem ateşi onlardan geri çekilir ve
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmeti ''Hararetime, azabıma tahammülü olmayan bir kavim, bir millettir.'' der.
Bunun üzerine Allah Celle Celaluhu tarafından ''Ey ateş yak, ey ateş hararetini artır, ey ateş ye ve sakın gevşeme.
Bana asi olanlara bugün azabım şiddetlidir.'' diye nida edilir.
Sonra Aziz ve Celil olan Allah ''Ya Malik, Cehennemi serbest bırak da onları birbirinden ayırsın.
Çünkü Cehennem onların her birinin layık oldukları azabı annenin çocuğunu tanımasından daha kuvvetli tanıyor.'' diye buyurur.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimiz şöyle devam eder.
Cehennem bu asilerin üzerine hücum eder.
Onlardan bazılarını ateş göğsünü yakana kadar yakar.
Onlardan bazılarını dizlerine kadar yakar.
Onlardan bazılarını da ateş göbeğine kadar yakar.
Ateş nihayet yüzlerine yaklaşınca yüce ve münezzeh olan Allah ''Ey ateş, ey cehennem!
Bana secde eden yüzlerden geri çekil. Artık secde yerlerini yakmana izin yok.'' diye buyurur.
Bundan sonra ateş onları yakar, derilerini pişirir, damarlarını keser de azabın şiddetinden asilerin sesleri, sadaları kesilerek kalırlar ve böylece Allah'ın dilediği kadar baygın kalırlar.
Bunun üzerine celal ve azameti yüce olan Cebbar Allah ''Ya Malik, ne oldu? Artık Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinin şakilerinin seslerini duymuyorum.'' diye buyurur.
''Ey Allah'ım, ey Yüce Efendim! Cehennem onların etlerini yemiş ve yakmış, bitirmiştir. Derilerini pişirmiş, damarlarını kesip doğramıştır.
Ateş tabakalarının arasında sadece ayakları kalmıştır.''
Bunun üzerine yüce ve münezzeh olan Allah ''Ya Malik, kafirlerin azaplarını yenile.'' buyurur.
Bu emir gereğince Malik cehenneme öyle sert bir nara atar ki, bu sebeple ateşin üstü altına, altı da üstüne döner.
Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem,
Allah aleyhi ve sellemin ümmetinin asileri, kafirlerin feryatlarını, onlara vurulan kamçıların, kırbaçların seslerini işitince koşarak cehennemin tabakaları arasına doğruca kaçışırlar ve
''Ya Malik, ya Malik bize de azabı yenilemek mi istiyorsun?'' derler.
''Malik, sizin hakkınızda bir şey ile emredilmedin.'' der.
Onlar ''Ya Malik, bize merhamet etmez misin?''
derler.
''Malik, size nasıl merhamet edebilirim? Erhamürrahimin olan Allah sizi gazaplandırmıştır.'' der.
Onlar da ''Ey merhametlilerin en merhametlisi, ne olur bize merhamet eyle.
Cehennem derilerimizi pişirdi, damarlarımızı kesti, gözlerimizi kör etti, kemiklerimizi simsiyah kömür gibi etti.
''Ey merhametlilerin en merhametlisi, bize merhamet eyle.'' diye yalvarırlar.
''Malik, ihlas ve şehadet kelimesi nerede? Sizden her kim bu kelime üzere ölürse, o kelime ile yüce ve münezzeh olan Allah'a yalvarsın ve ondan yardım istesin.'' der.
Bunun üzerine Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinin asileri hep birden
''Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resulullah'' diyerek şehadet kelimesini yüksek sesleriyle söylemeye başlarlar.
Bu sesleri Hz. Fatıma Hazretleri işitir ve ''Ben, cehennemin ateş tabakaları arasından gelen babamın ümmetinin seslerini işitmekteyim.'' der.
Allah'ın sözünü Cebrail aleyhisselam işitince ''Muhakkak ki ben bunu Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme bildireceğim.'' der.
Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah-u Teala
''Ya Cebrail, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinin asilerinin kelime-i tevhid ile bana feryad-ı figanları yükselip duruyor.
Ya Cebrail, git, cehennemin kumandanı Malik'e Muhammed ümmetinin azabını hafifletmesini emret.'' diye buyurur.
Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam Malik'e giderek ''Ya Malik, Rabbin sana Muhammed ümmetinin büyük günah sahiplerinin üzerindeki cehennemin kapılarını açmanı ve azaplarını hafifletmeni emrediyor.'' der.
Malik cehennemin kapısını açar, Cebrail aleyhisselam da onları görünce cehennemdeki hallerine üzülerek ağlar.
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetinin asileri ''Ey merhametli kalbi olan melek, sen kimsin? Kabirlerimizden çıktığımızdan beri burada senden başka merhametli kimse görmedik.'' derler.
Cebrail aleyhisselam
''Ben Cebrail'im, ben peygamberiniz Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme risaleti indiriyordum.'' der.
Onlar ''Ey dostumuz Cebrail, cehennemin bize ettiklerini görmez misin?'' derler.
Cebrail aleyhisselam
''Muhakkak ki peygamberiniz sizin halinizi bilmiyor. Ona bir hacetiniz veya bir pusulanız var mı?'' der.
Onlar da
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi görünce ona selamımızı ulaştır, halimizi bildir ve ona ''Kafirler, bize İslam'ın bir faydası olmadığını, cehennemde beraber olduğumuzu söyleyerek bizi ayıplıyorlar.'' derler.
Cebrail aleyhisselam gelerek yüce ve münezzeh olan Allah'ın manevi huzurunda durur.
Yüce ve münezzeh olan Allah ona ''Ya Cebrail, Şakiler sana ne söylediler?'' buyurur.
Onlar bana ''Peygamberleri Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme götürmek üzere şöyle ve şöyle bir haber gönderdiler.'' der.
Yüce ve münezzeh olan Allah Cebrail'e ''Onların elçilik görevini tebliğ et.'' buyurur.
Cebrail aleyhisselam gelerek
Cennetin kapısı önünde durur.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de beyaz inciden bir saray olan vesile makamında, elinde kâse, başında keramet tâcı olarak oturmaktadır.
Sağında Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim aleyhisselam ile, Hz. Ali bin Ebu Talib ile, Hz. Hasan ve Hüseyin, Allah onlardan razı olsun.
Sol tarafında da Hz. Salih, Hz. Şuayb, Hz. Yunus, Hz. Yakub aleyhisselam ve diğer peygamberler bulunmaktadır.
Önünde de Davud aleyhisselam zebur okumakta, mü'minler de etrafında sevinç ve neşe içinde bulunmaktaydılar.
O sırada Cebrail aleyhisselam, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme ümmetinin asilerinin görmüş olduğu azaplardan dolayı ağlıyordu.
İbrahim aleyhisselam aleyhisselam ile, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme ümmetini okuyarak nida eder ve ''Esselamu aleyke ya Muhammed'' der.
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de ''Ey kardeşim Cebrail, sana da selam olsun'' der.
Cebrail aleyhisselam ''Ey Allah'ın Resûlü, bana yaklar, kanadımı kalbinin üzerine koyayım da korkmayasın'' der.
Allah'ın Resûlü'nün kalbi üzerine Cibril-i Emin,
Allah'ın Resûlü'nün kanadını koyup ''Ya Muhammed, sen cennette zevkü sefalar içinde yaşıyorsun ama,
ama senin ümmetinden bir cemaat cehennemde azab içindeler, sana selam söylediler ve senden şu ve şu dilekleri var'' derler.
Bunun üzerine Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme ''Ey kardeşim Cebrail, onlar nerede?'' dedikten sonra,
mübarek başındaki keramet tacı, elindeki cennet şarabı kâsesi düşer ve ''Ey peygamberler cemaati, beni takip ediniz'' diye nida eder.
O sırada Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin önüne burak getirilir.
Ama Allah'ın Resûlü ''Ümmetim cehennemde ateş tabakalarının arasında azap çekerlerken, ben burakı ne yapayım?'' der.
Müteakiben Allah-u Teala tarafından ''Ey veliler ve nebiler cemaati, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte siz de bininiz'' diye nida edilir.
Bunun üzerine onlar da Allah'ın Resûlü ile yola çıkarlar.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz önde, onlar arkada arş âlânın altına gelirler.
Peygamber Efendimiz önde, diğer peygamberlerle veliler arkada secdeye kapanırlar.
Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah ''Ya Muhammed, başını kaldır ve iste. İstediğin sana verilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek.
Burası ibadet, rükû ve secde yeri değildir. Burası saadet ve varlık yeridir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yüce Allah ''Ya Rab, ümmetimi istiyorum. Ya Rab, ümmetimi istiyorum.
Sen bana ümmetimin hakkında beni mahzun etmeyeceğine dair söz vermemiş miydin? Bana taahhütte bulunmamış mıydın?'' diye seslenip niyaz eder.
Aziz ve celil olan Allah da ''Ya Muhammed,
onlar öyle kavimler, öyle insanlar ki, onlara marufu, iyi ve güzel şeyleri emretmiştim de, onlar da bana âsî gelmişlerdi.
Onları kötü ve çirkin şeylerden men etmiştim, onlar bana karşı gelip isyan etmişlerdi.
Dünyada ne günahlardan ne de haramlardan dolayı bana tevbe etmemişlerdi.
Ben ise bugün onlar hakkında senin şefaatini bekliyorum ve şefaat ediyorum.''
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Ya Cebrail, sen ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem beraber cehennemin kumandanı Malik'e gidin ve ona ''Ya Malik,
Kalbinde zerre kadar imanı olanları cehennemden çıkar, deyin ve emrimi tebliğ edin.'' diye buyurur.
Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Cebrail aleyhisselam ile birlikte kendisini bütün peygamberler ve veliler de arkada olmak üzere giderek Malik'in yanına varırlar.
Cebrail aleyhisselam
Ya Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem
Sen yerinde dur, çünkü sen cehennemde olan ümmetini görmeye, onların korkunç hallerine bakmaya tahammül edemezsin, der.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de
Ya Cebrail, beni bırak da ümmetimin asilerine cehennemin ne yaptığını göreyim, der.
Bundan sonra
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimiz yürüyüp giderken cehennemdeki şakilerin sabi çocukları onu karşılarlar.
Ona takılıp ağlaşarak önünde ve arkasında koşarlar.
Ey Allah'ın Resulü, annelerimiz ve babalarımız cehenneme girdiler, ne olur onlara yardım et, derler.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de
Bugün Yüce Allah dağılmış olan sizleri bir araya getirir.
Birbirinize kavuşturur inşallah, diye buyurur.
Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz süratle Malik'in tarafına doğru gider.
Malik, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i görünce ondan utanarak yüzünü öte tarafa çevirir. Ona
Ey Yüce Efendim, ey Muhammed, ne olur beni ayıplama, çünkü ben bir emir kuluyum, der.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de
Ya Malik, ümmetimin halini bana anlat, durumları nasıldır, der.
Malik, ateşin etlerini yedi, yakıp kül etti, kemiklerini simsiyah kömür haline getirdi, derilerini paramparça ettiği insanların hali nice olur ki, der.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de
Ya Malik, cehennem tabakalarını aç, açta ümmetimi göreyim, der.
Bunun üzerine Malik, cehennemin kapılarını açar.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz cehenneme doğru bakınca, cehennem ona
Ey Muhammed, yanımdan çekil, yanımdan çekil, çünkü ben sana, sen de bana haram edildin, der.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de
Ya Cebrail, cehennemde olan ümmetimi görmek istiyorum, der.
Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam kanadını ona doğru uzatınca,
Peygamber Efendimiz ümmetine doğru bakar ve hepsinin kömür haline geldiğini görür.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz onları,
Ey ümmetim, Ey ümmetim diye çağırır.
Sizin karşılaştığınız azap,
Bana ağır geliyor, tahammül edemiyorum der.
Asiler de birdenbire Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimizi karşılarında görünce
gözyaşları dökerler birbirlerine.
Buraya yanımıza geliniz, buraya yanımıza geliniz.
Rabbimiz bizi bağışlamış, işte Peygamberimiz yanımıza geldi diye nida ederler.
Bundan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz,
Ya Malik, onları cehennemden çıkar der.
Bunun üzerine Malik, onları kömürleşmiş odun yığını gibi yığın yığın cehennemden çıkarır.
Bazıları hemen orada kendisini bekleyen çocuğunu görür ve
Evladım yanıyorum bana su içir der.
Çocuk da, yanımdan çekil, sen benim babam değilsin.
Babamın yüzü senden güzel.
Güzeldi diyerek su vermeyi reddeder.
O adam, oğlum ben senin babanım.
Fakat cehennem ateşi şeklimi değiştirdi.
Rengimiz timsiyah yaptı der.
Cehennem ehli kadınlar da çocuklarını görünce,
Evladım yanıyorum su testisinden bana bir yudum su ver de içeyim der.
Çocuk yine, defol yanımdan, sen annen falan değilsin.
Annemin yüzü senin yüzünden güzeldi.
Diyerek reddeder.
Kadın da, evladım, evladım ben senin annenim.
Fakat cehennem ateşi rengimi kömür gibi simsiyah etti.
Güzel şeklimi çirkinliğe çevirdi der.
Bu korkunç manzara, sahibi çocuklarını annelerinden, babalarından ürkütür.
Bu sırada, aziz ve celil olan Allah tarafından,
Ya Cebrail, onların değişen şekillerinin,
Siyahlaşan simalarının yeniden güzelliklerine kavuşmaları için,
Onları hayat ırmağına at diye nida edilir.
Cebrail aleyhisselam da onları yığın yığın hayat ırmağına atar.
Hayat suyu onların üzerlerinden aktıkça,
Bu su onların vücutlarındaki yanıkları temizler.
Yüzlerini bembeyaz eder.
Etlerini, kemiklerini, derilerini,
Ve saçlarını yeniden bitirir.
İşte o vakitte çocuklar annelerini,
Babalarını tanıyarak yanlarına gelirler.
Hayat suyuna atılan bu cehennem zedeler,
Hayat suyundan Hz. Yusuf aleyhisselamın güzelliğinde,
Hz. Adem aleyhisselamın uzunluğunda,
Hz. İsa aleyhisselamın yaşında,
Fakat alımlarında,
Bunlar Rahmanın, Allah'ın ateşten azat ettiği cehennemliklerdir.
Sözü yazılı olarak çıkarlar.
Sonra melekler onlara cennetten elbiseler getirirler.
Onlar da sudan çıkınca bu elbiseleri giyerler.
Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz onları alarak,
Yüce ve münezzeh olan Allah'ın manevi huzuruna getirir.
Onlar da Aziz ve Celil olan Allah'ın huzurunda şükür secdesine kapanırlar.
Aziz ve Celil olan Allah da onlara,
Ey kullarım! Cehennem ateşini nasıl gördünüz? diye sorar.
Onlar da,
Ey Rabbimiz! Çok kötü bir yer ve çok kötü bir mekan derler.
Aziz ve Celil olan Allah onlara,
İşte burası bana isyan edenlerin,
Günah işlemekle bana meydan okuyup emrime karşı gelenlerin cezalandırıldıkları yerdir.
Çünkü ben,
Çünkü ben sizi günahlara karşı cezalandırırım.
Kelime-i Tevhid'den dolayı da size merhamet ettim.
Allah'tan başka hak ilah yoktur.
Muhammed de Allah'ın Resulüdür diyerek,
Kelime-i Şehadet inancı üzere ölen kimseyi muhakkak,
Cehennemde ebedi bırakmayacağım.
diye buyurur.
İşte o anda kafirler,
Ne olurdu biz de,
O Peygamberin mahiyetinde Allah'a bir yol edinseydik.
Furkan Suresi 27. Ayet-i Kerime
Sözünü söyleyerek pişmanlık gösterirler.
Bundan sonra,
Kafirlerin üzerine cehennemin kapıları kapatılır.
Hatta hava alacak bir yer bile bırakılmaz.
Bir münadi,
Ey Cehennem ahalisi!
Ebedisiniz!
Artık ölüm yoktur!
Ey Cennet ahalisi!
Siz de ebedisiniz!
Artık size de ölüm yoktur!
diye nida eder.
Sonra cehennemden çıkarılan Müslümanlar,
Peygamber ile birlikte dönerler.
Allah'ın Resulü,
Onları cennete koyar.
Yüce ve münezzeh olan Hak Teala da,
Onlara,
Cennette oturacakları bir takım makamlar,
Menziller ihsan buyurur.
Derken,
Cennet ahalisi birbirine,
Haydin,
Rahmanın ateş azatlıkları olan cehennemliklerin yanına gidelim,
Onlarla biraz gönül eğlendirelim,
İçlerimiz açılsın derler.
Bölük bölük gelerek,
Onlara merakla bakarlar.
Her insan,
Onlara,
Hangi günah üzere Allah'ın kendilerini cehenneme soktuğunu sorar.
Onlar da gelenlere,
Günahlarını anlatırlar.
Sonra,
Cehennemden çıkarılarak,
Cennete girenler,
Yaşamaya devam ederler.
Ve bu alametleriyle tanınırlar.
Nihayet bu insanlar,
Bundan rahatsız olurlar.
Ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin yanına gelerek,
Ey Allah'ın Yüce Peygamberi!
Cennet ahalisi bizleri,
Bu alametlerimizle tanıyor.
Bizler de bundan utanıyoruz.
İstiyoruz ki,
Aziz ve Celil olan,
Cebbar Allah'ın nezninde,
Bizim için şefaat edesin de,
O da,
Bizden bu alametleri gidersin,
Derler.
Bunun üzerine,
Yüce ve münezzeh olan Allah,
Bir beyaz buluta emreder.
Bulut da onlara yağmur yağdırarak,
Yüzlerinden bu alametleri giderir.
Sonra Cebrail aleyhisselam,
Muhakkak ki,
Rabbiniz sizi,
Ziyaretine davet ediyor,
Der.
Onlar da,
Sidret-i Müntehada hazır vaziyette,
Dururlar.
Derken Cibril-i Emin,
Yanında altından bir takım fındıklarla beraber,
Yanlarına gelir.
Ve onlardan her birine,
Bir fındık verir.
Bu altın fındıklar,
Allah'ın izniyle açılır.
İçinden ebedi olan vildanlar,
Atlas ve ipekli mendillerle beraber,
Ceylan gözlü huriler çıkarak,
Hazır olanların gözlerinin önünde yürüyüp,
Hizmet etmeye başlarlar.
Onlara altından ve gümüşten kürsüler vardır.
Yüce Allah'ın nezdindeki mertebeleri ve makamları miktarınca,
Nurdan minberler kurulur.
Onlar da,
Bu kürsüler üzerinde otururlar.
Bir takım insanlar da,
Misk'ten kum tepelerinin üzerine otururlar.
Her birinin başının üzerinde,
Dört dalı olan bir ağaç bulunur.
Bu ağaçların,
Misvak ağaçları olduğu söylenir.
Ağacın her dalında,
Kendisi inciden,
Boynu mercandan,
Kuru yakuttan kuşlar olur.
Bu kuşlar,
Çeşitli lisanlarla ötüşerek,
Yüce Allah'ı tesbih ederler,
Oynaşırlar.
O ağaçların altında oturanların üzerlerine,
Misk ve amber dökülür.
Sonra Yüce Allah,
Ya Cebrail,
Nurdan ibaret olan perdelerimi kaldır da,
Dostlarım keremli yüzümü,
Zat-ı ahadiyetimi,
Mekansız ve şekilsiz olarak görsünler,
Buyurur.
Sonra da,
Size selam olsun ey dostlarım,
Ben sizden razıyım,
Siz de razı mısınız?
Buyurur.
Sonradan cennete giren,
Cennet ahalisi de,
Elbette razıyız.
Bize cennet vaadinde sadık olan,
Bizi cennetten neresini dilersek konmak üzere,
Bu yere mirasçı yapan Allah'a hamdolsun,
İyi amel ve harekette bulunanların mükafatları,
Ne güzel.
Üzümer Suresi 74. Ayet-i Kerime
Sözünü söylerler.
Sonra,
Kırmızı yakuttan atları olan melekler,
Her bir meleğin yanında,
Yetmiş hizmetkar oğlanı olmak üzere,
Ellerinde reyhan demetleri,
Camdan buhurdanlıklarla,
Arkalarından buhurlayan,
Yetmiş hizmetçi kızları,
Yine ellerinde,
İçlerinde ziynet eşyası,
Yeşil, kırmızı, sarı elbise ve beraberinde,
Yetmiş altın kap bulunan,
Yetmiş oğlan ve kızı getirirler.
Bu getirilen oğlan ve kızlar,
Cehennemden azat edilerek,
Cennete gelenlere,
Ey yüce efendilerimiz,
Hangi şey sizi bize kavuşmaktan geciktirdi?
Diye sorarlar.
Sonradan cennete giren bu zatlar da,
Biz sırat köprüsünde alıkonulmuştuk,
Nihayet yüce Rabbimiz bizi affetti,
Serbest bıraktı derler.
Bunun üzerine,
Sonradan cennete girenlerle,
Hizmetçileri ve evlatları,
Birbiriyle kavuşmanın sevincini paylaşırlar.
Sonra,
Yüce ve münezzeh olan Allah,
Onların yanına,
Meleklerle beraber hizmetçilerini,
Ve evlatlarını gönderir.
Şöyle ki,
Melekler,
Yanlarında,
Sonradan cennete girenlerin hizmetçileri,
Ve evlatları olduğu halde gelerek,
Onlara selam verirler.
Cennete girmelerinden dolayı,
Kendilerini tebrik ederler.
Daha sonra,
Melekler yanlarına gelmek için,
İzin isterler.
Onlar da izin verince,
Melekler ellerinde bir takım tabaklar,
Ve her tabağın içinde de,
Altın kilitlerle kilitlenmiş,
Kırmızı yakuttan kutular bulunan,
Hediyelerle yanlarına gelirler.
Melekler,
Ziyaretine geldikleri bu mümine,
Aç bakalım şu kutuyu,
İçinde ne var,
Bakalım,
Derler.
Onlar bu kutuyu açınca,
İçinden beyaz ipekten,
Bir kumaş çıkar.
Ortasında da,
Işık saçan bir inci bulunur.
İnci de ikiye ayrılır.
İçinden,
Ceylan gözlü bir,
Huri kızı çıkar.
Veli,
Yani mümin kimse de,
Arzu ve iştiyakla,
Bu huri kızına hayran hayran bakar.
Bunun üzerine,
Melekler o zaten.
Bu ceylan gözlü huridir.
Onunla evlen.
Çünkü,
O senin,
Sen de onunsun.
Derler.
O zat,
Bu kızın elinden tutarak,
Onu beyaz gümüş kubbe sarayına götürür.
Bu sarayda,
Yetmiş dünya ömrü kadar,
Uzun müddet beraber yaşarlar.
Cehennemden çıkarılan,
Bu azatlıların güzellikleri artırılır.
Cariyelerin de,
Dünyadan mümine olarak giden hanımların da,
Cennet hurileri üzerine güzellikleri yetiştirir.
Yetmiş kat artırılır.
Cehennemden çıkarılan bu azatlıların,
Hurilerden başka hanımları,
Yani dünya hanımları olmaz.
Zira,
Dünya hanımlarından,
Oruç tutanların,
Namaz kılıp ibadet edenlerin,
Hurilere karşı güzellikleri,
Yetmiş kat üstün olur.
Onun için,
Dünyadan mümin olarak ayrılarak,
Cennete giden hanımlar,
Hayır yarışında öne geçip kazanan,
Ve Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlara ait olacaklardır.
Çünkü,
Onlar hakkında Yüce Allah,
Artık onlar için,
Yapmakta oldukları hasenatlarına bir mükafat olarak,
Gözlerin aydın olacağı nimetlerden,
Neler gizlenmiş olduğunu kimse bilemez.
Secde suresi 17. ayet-i kerime buyurmuştur.
Yüce Allah,
Bizleri ve sizleri,
Mukarrabinden,
Yakin ehlinden,
Hak yarışında öne geçenlerden,
Ve Allah'a yaklaştırılanlardan eylesin.
Bizleri ve sizleri,
Peygamberlerin sonuncusu,
Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin hürmetiyle,
Elim azaptan muhafaza eylesin.
Amin.
Ya Rabbel alemin.
Tek olan Allah'a hand olsun.
Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e,
Güzel ve temiz hanedanı ehli beytine,
Kıyamet gününe kadar,
Salat ve selam olsun.
Hiç şüphesiz,
Allah ve melekleri,
Peygambere salavat indiriyorlar.
Onu destekliyorlar.
Ey müminler,
Siz de ona salavat söyleyin.
Onu maddi manevi destekleyin.
Ve ona selam verin.
Biat edin.
Emrine hazırız ya Rabbi.
Allah'ım,
Efendimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve selleme,
Ve onun ehli beyt ve ashabına,
Öyle bir selavat indir ki,
Onunla bizi,
Her türlü afet ve korkunç durumlardan kurtarasın.
Bütün ihtiyaçlarımızı onunla gideresin.
Onunla bizi,
Bütün kötülüklerden temizleyesin.
Ve derecemizi yükseltesin.
Bizi,
Hayatta ve ölümden sonra,
Her türlü hayır ve iyiliğin,
Nihai hedeflerine ulaştırasın.
Bütün dua ve isteklere cevap veren Allah'ım,
Kabul et.
Bütün hamd,
Alemlerin Rabbi olan Allah'ındır.
Allah'ım,
Efendimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme,
Sonsuz salavat indir ki,
O,
Senin nurlarının denizidir.
Sırlarının madenidir.
Lütuf ve inayetinin ta kendisidir.
Hidayetinin güneşidir.
Memleketinin gülüdür.
Huzuruna gelmenin rehberidir.
Kulun ve sevgilindir.
Elçindir.
Ümmi olan peygamberdir.
Keza,
Bütün al ve ashabına,
Sana yakındır.
Bütün büyük meleklere,
Gökler ve yerdeki salih kullarına da,
Allah,
Bizden ve onlardan razı olsun.
Bütün hamd,
O'nundur.
Allah'ım,
Zakirler zikrettikçe,
Gafiller gafil kaldıkça,
Her an ve her zaman,
Binler salat ve selam indir.
Her salavat hakkı için bize,
Mağfiret,
Rahmet ve lütuf ile,
Merhamet et.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Allah'a şükürler olsun.
Show more
Artist

V.A68661 followers
Follow
Popular songs by V.A

Mashup 3 In 1 - Để Anh Lương Thiện, Anh Thôi Nhân Nhượng, Đừng Hỏi Em Ổn Không (Huy PT Remix)

06:42

Uploaded byThe Orchard