Ne derse desinler be!
Ben hayatı yaşayarak anladım.
Hep hayatla savaştım.
Sadece kendimi yendim.
En sert fırtınalara göğüs gerdim.
Kimilerine basamak,
kimilerine merdiven,
kimilerine
destek oldum.
Acı yan neresi çok iyi bilirim.
Haksızlık duvarına yaslanmadım.
Yüreğimin yettiği kadar.
Kendimden verdim.
İsteyerek, bilerek.
Yalnızlığım bile kalabalıktı.
Yaşadıklarım üstüme geldi.
Duvarların değil,
sevdiklerimin altında kaldım.
Aldıklarım için değil,
erdiklerim için sorgulandım.
En
büyük hatalar için
bir özürü kabul ettim de doğrular görülmedi,
ses de çıkarmadım.
İnsanın elinde olmuyor bazen.
Verdin belini hayat denilene,
götürüyor işte bilinmezleri.
Avucuna alıyor yüreğini,
sıktıkça acıtıyor.
Pişman ediyor yaşadığını.
Kalkmak istiyorsun da
yaşadıkların ağırlaşıyor.
Kalkamıyorsun yerinden.
Geç kalmışlıklar var ya,
için acıtıyor insanı.
Pişmanlıklar
ruhunu öldürüyor.
Vazgeçiyorsun kendinden.
Kabul edilmiyor ki rüyalar.
Kendinle kalıyorsun.
Zaman sorunu olmasa,
keşke yeniden başlamak olsa hayata.
Kim, hangi yüzle çıkardı karşıma?
Herkese.
Zamanı gelince
bana döndüğü gibi alır,
geri vermez.
Bana vermedi.
Yaşam sıralı, mutluluk sırayla değil ki.
Dolu yürekle hayat sıkıştırılır.
Nasihat değil, hayatın gerçeği.
Yaşamak kimseye göre ayarlı değil ki.
Herkesin hayatta sabit bir yeri olsun.
Herkese yetemiyor insan.
Pay ediliyor.
Diri diri.
Ölmeden ölümü düşündürüyor hayatın ikiyüzlülüğü.
Sevdiklerinin küçük yüreklerinde kaybolduğu mu beklentilerin.
Görüyorsun ki ne kadar da kaybettiklerin varmış.
Dostların daha gerçekçi oluyor.
Doğruların değişiyor.
Sevdiklerin de.
Önünü göremiyorsun ki.
Geleceği nereden göreceksin?
Geleceği nereden bileceksin?
Nereden bileceksin?
Nereden bileceksin?